NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ مُوسَى
بْنِ
عُقْبَةَ عَنْ
كُرَيْبٍ
مَوْلَى عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبَّاسٍ
عَنْ أُسَامَةَ
بْنِ زَيْدٍ
أَنَّهُ
سَمِعَهُ
يَقُولُ دَفَعَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مِنْ
عَرَفَةَ
حَتَّى إِذَا
كَانَ
بِالشِّعْبِ
نَزَلَ
فَبَالَ فَتَوَضَّأَ
وَلَمْ
يُسْبِغْ
الْوُضُوءَ
قُلْتُ لَهُ
الصَّلَاةُ
فَقَالَ
الصَّلَاةُ
أَمَامَكَ
فَرَكِبَ
فَلَمَّا
جَاءَ
الْمُزْدَلِفَةَ
نَزَلَ فَتَوَضَّأَ
فَأَسْبَغَ
الْوُضُوءَ
ثُمَّ
أُقِيمَتْ
الصَّلَاةُ
فَصَلَّى
الْمَغْرِبَ
ثُمَّ
أَنَاخَ
كُلُّ
إِنْسَانٍ
بَعِيرَهُ
فِي
مَنْزِلِهِ
ثُمَّ
أُقِيمَتْ
الْعِشَاءُ
فَصَلَّاهَا
وَلَمْ
يُصَلِّ
بَيْنَهُمَا
شَيْئًا
Abdullah b. Abbas'ın
azatlısı Kureyb, Usâme b. Zeyd'i şöyle derken işitmiştir:
Resulullah (S.A.V.)
Arafat'tan (Miizdelife'ye) hareket etti. Dağ yoluna varınca inip küçük
abdestini bozdu ve hafif bir abdest aldı. Ben kendisine, Namaz (kılacak mısın?)
dedim.
"Namaz ilerdedir
(namaza daha var)" buyurdu ve hemen hayvanına bindi. Müzdelife'ye gelince
inip güzelce bir abdest aldı. Sonra namaz (için) ikâmet edildi. Hemen
arkasından akşam namazını eda etti. (Namazdan) sonra herkes devesini olduğu
yere çökertti. Sonra yatsı namazı (için) ikâmet edildi. Hemen arkasından
yatsıyı edâ etti. Bu iki namaz arasında başka bir namaz kılmadı.
İzah: DİKKAT İZAH’TAN SONRA BİR HADİS DAHA VAR!
1921 numaralı hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi Resul-i Ekrem'in
'hafif bir abdest almasından mak-
sad abdestli bulunmak
gayesiyle abdest organlarım sadece birer kere yıkayarak abdest almasıdır. Her
ne kadar İbn Abdilberr "buradaki hafif abdest almaktan maksad, istilânı
mânâda abdest almak değil, sözlük anlamında temizlik yapmak, eli yüzü
yıkamaktır," demişse de, Buhârî'nin rivayet ettiği "küçük abdestini
bozdu, sonra ben abdest suyunu döktüm, hafifçe abdest aldı"[Buhârî, hac]
anlamındaki hadis-i şerif, Resul-i Ekrem'in dağ yolunda aldığı abdestin,
abdest organları birer kere yıkanarak alınan bir abdest olduğunu ve buradaki
abdest kelimesinin sözlük anlamında değil, istilânı anlamda kullanıldığını
ifâde eder.
"Namaz
ileridedir" sözü, "namazı Müzdelife'de kılacağım" demektir.
Akşam namazı kıldıktan sonra halkın develerini çöktürmeleri daha önce de ifâde
ettiğimiz gibi hayvanlara olan merhametlerinden ileri gelmiştir. Bu da
gösteriyor ki, Müzdelife'de akşam namazıyla yatsı namazını birleştirerek
kılarken iki namaz arasında kısa süreli olmak şartıyla bir işle meşgûlı olmak
söz konusu namazların sıhhatine zarar vermez. 1921 numaralı hadis~i şerifte
"halkın develerini çöktürmesinden sonra yatsı namazına durulup namazdan
sonra develerin yüklerini indirilmesi'nden bahsedil-memesinde Rasûl-i Ekrem'in
bu namazlarda kıraati kısa kestiğine bir işaret vardır. Çünkü ashabın develere
olan merhameti develerin.namaz süresince ayakta durmalarına dahi müsaade
etmediğine göre bu merhametin, develerin uzunca sürecek olan bir namaz boyunca
yük altında kalmalarına asla müsaade edemeyeceği aşikârdır. Ancak kıraatin çok
kısa olacağını ve dolayısıyla namazın kısa süreceğini bildikleri için
develerin namaz bitinceye kadar yük altında kalmalarında bir sakınca
görmemişlerdir.
İki namaz arasında
başka bir namazın kılınmadığından bahsedilesi, bu namazları sanki bir namaz
gibi arka arkaya ve ara vermeden kılmanın vâcib olduğunu gösterir. Çünkü eğer
bu iki namaz arasında başka bir namaz kılmak bu namazların sıhhatine zarar
vermeseydi, Resul-i Ekrem müekked olan sünnetleri iki namaz arasında kılmayı
terk etmezdi.
. . .
2 Yâkub b. Asım b. Urve,
eş-Şerîd (r.a.)'ı şöyle derken işitmiştir:
Ben (Arafat'tan
Müzdelife'ye) Resûlullah (S.A.V.) ile birlikte gittim. Müzdelife'ye varıncaya
kadar ayağı hiç yere değmedi.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, IV,
389.
Ebû Dâvûd nüshalarının
pek çoğunda bulunmayan bu hadis Resul-i Ekrem'in Müzdelife'ye varıncaya kadar
hiç hayvandan inmediğini ifâde ediyor.